NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
عَوْنٍ
أَخْبَرَنَا
أَبُو
عَوَانَةَ
عَنْ يَعْلَى
بْنِ عَطَاءٍ
عَنْ
الْوَلِيدِ
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
عَنْ
الْحَارِثِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَوْسٍ قَالَ
أَتَيْتُ
عُمَرَ بْنَ
الْخَطَّابِ
فَسَأَلْتُهُ
عَنْ
الْمَرْأَةِ
تَطُوفُ
بِالْبَيْتِ
يَوْمَ
النَّحْرِ
ثُمَّ
تَحِيضُ قَالَ
لِيَكُنْ
آخِرُ
عَهْدِهَا
بِالْبَيْتِ
قَالَ
فَقَالَ
الْحَارِثُ
كَذَلِكَ
أَفْتَانِي
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
فَقَالَ
عُمَرُ أَرِبْتَ
عَنْ
يَدَيْكَ
سَأَلْتَنِي
عَنْ شَيْءٍ
سَأَلْتَ
عَنْهُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِكَيْ مَا
أُخَالِفَ
el-Hâris b. Abdillah b.
Evs'den; demiştir ki: Ben Ömer b. el-Hattâb'a varıp kurban (bayramının birinci)
günü Beyt'i tavaf ettikten sonra hayızlanan bir kadını(n durumunu) sordum da;
(Mekke'deki) en son
vakti Beyt'te (orayı tavaf etmekle geçmiş) olsun; diye cevap verdi. (el-Velid
b. Abdurrahman) dedi ki: el-Haris (Hz, Ömer'e hitaben);
Resûlullah (s.a.v.) de
bana böyle fetva vermişti, deyince Ömer (r.a.);
"Ellerin(e isabet
edecek musibetler) sebebiyle organların dökülsün (e mi? Demek) sen, Resûlullah
(S.A.V.)'e sorduğun bir şeyi ona aykırı fetva vermem için (bir de) bana sordun
(öyle mi?) diye karşılık verdi.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, III,
416, Tahavî, Şerhu meâni'l-Asâr I, 321.
Metinde geçen
"kendi ellerinle işlediğin hatalar yüzünden yahut eline isabet edecek
musibetler sebebiyle ellerin dökülsün" gibi mânâlara gelen
"eribte..." sözü aslında bir beddua ise de burada hakiki mânâsında
kullanılmamış, sadece muhatabının hatalı olduğunu ifâde etmek maksadıyla
kullanılmıştır.
Ömer r.a.'in muhatabını
suçlamasını sebebi onun Resûl-i Ekrem'e sorup da fetvasını aldığı bir meseleyi
tutup bir de Hz. Ömer'e sormuş olmasıdır. Gerçekten Hz. Ömer'in Resul-i
Ekrem'in bu meselelere verdiği fetvayı bilmeden ona aykırı bir fetva vermesi
son derece tehlikeli olurdu. İşte Hz. Ömer'in muhatabını metinde geçtiği
şekilde azarlamasının sebebi budur.